TTSOJ Başkanı Dr. Mahmut Münir Güzel PhD ile gerçekleştirdiğimiz röportajda Güzel, Japonya’daki istihdamdan, Japonların çalışma şartlarından ve Türkiye’nin Japonya’daki algısından bahsetti.
Mahmut Münir Bey, merhaba sizi tanıyabilir miyiz?
1985 Trabzon doğumluyum, yaklaşık 14 yıl önce Japonya’ya geldim. Japonya’da Japon hükümeti bursuyla mastır yaptım ve doktorayı birincilikle bitirdim. Sonrasında Japon ortağımla beraber TJT Comperation firmasını kurduk. İlk zamanlar gıda ithalatı, ithalat, ihracat yapıyorduk sonrasında turizm konusunda faaliyetlere başladık. Şu an yoğun olarak turizm yapıyoruz. Turizm de Türkiye’den Japonya’ya getirme faaliyetlerimiz var. 2023 yılında Türkiye’den ve Avrupa’dan yaklaşık 3000 kişi ağırladık. Bu konuda faaliyetlerimiz 2024 yılında artarak devam ediyor. Japonya’da MÜSİAD’ın kurucu şube başkanlığını yaptım ve geçtiğimiz yıl başkanlığı devrederek Türk Japon Ticaret Odası Başkanı oldum. Aynı zamanda 2018-2022 yılları arasında Dünya Türk İş Konseyi Asya Pasifik yönetim kurulu üyeliğinde de bulundum.
Japonya’ya yerleşme ve TTSOJ Türk Ticaret ve Sanayi Odası Japonya Başkanlığı hikayenizden bahseder misiniz?
1996 yılında kurulan TTSOJ derneği, Japon makamları tarafından tanınmış bir kurumdur. Yoğun faaliyetlerini pandemi de biraz durdurdu. Pandemiden sonra yoğun bir çalışma süreci başladı. Özellikle kurumsal kimliğin oluşması ve diğer faaliyetlerin daha hızlı ve yönlendirilmiş olması sebebiyle, kurumsal kimliğini oturtuyoruz. Bu konuda ilk önce dergi sonrasında web sitesinin hazırlanması gibi planlarımız var.
Japonya, insani yaşam şartları, gelir düzeyi ve iş istihdamı bakımından nasıl bir ülkedir?
Japonya sistematik, düzenli ve sözünün eri olarak ticaretin devam ettiği bir ülkedir. ‘’Dürüstlük en önemli politikamızdır’’ Japonların en sevdiğim sözüdür. Eğer bir insan Japonya’da ticaret yapmak, yaşamak istiyorsa temelinde bu sözü benimsemelidir. Çalışması, dürüst ve erdemli bir şekilde de hayatını sürdürmesi lazım. Yoğun bir şekilde insanların çalıştığı ve bu konuda hiç yadırgamadıkları bir ülke. Aslında bakarsanız Japonya; topraklarının %32’sini kullanan, tarıma elverişli, kömürün haricinde enerjisi olmayan bir ülkedir. İkinci Dünya Savaşında yerle bir olmuş bir ülke yaklaşık 20 yıl içerisinde dünyanın en büyük ülkeleri arasına giriyor ve 90’lara kadar baktığımızda ilk 20 firmanın içerisinde yaklaşık 10 taneye yakın Japon menşeli firma vardır.
JAPONYA EKONOMİDE DARALMAYA GİTTİ
Japonya’da devlet, çok yoğun çalışan bir ülke olduğu için çalışan kesime yıllık izin kullanma zorunluluğu getiriyor. Japonya ekonomisi İkincilikten dördüncülüğe düştü. Bunun en temel sebeplerinden biri de Japonlar’ın biraz hantal olması ve riski sıfıra indiren bir iş yapılarının olmasıdır. Bunun içinde AR-GE’ye önem veriyorlar. Japonların bu hantal yapısı, Çin’in ve Kore’nin daha hızlı hareket ekmesine sebep oluyor ve Japonya ekonomide daralmaya gidiyor. Bir diğer daralma sebebi de nüfusun %35’inin 65 yaş üstü olması. Bu da genç nüfusun az olmasına ve iş gücünün eskiye nazaran azalmasına sebep oluyor böylece Japon hükümeti daralmaya gidiyor. Zaten kısa sürede de dördüncülüğe düştü. Bu daralma yeni pazarlara çok hızlı bir şekilde entegre olamamasına sebep oluyor. Yapay zekâ ve solar teknoloji gibi teknolojiye de hızlı entegre olamıyor. Bu sebepler Japonya’nın dünyanın en büyük 20 şirketi arasına girememesine de sebep oldu.
TTSOJ olarak iki ülke arasında nasıl bir göreviniz var?
Ticaret Odası olarak hedefimiz Türkiye ile Japonya arasındaki ilişkilerde bir katalizör görevi görmek. Örneğin Japonya’da önceden alabalık veya ona yakın balıkların ithalatını Latin Amerika’dan yapılıyordu. Sonrasında orada alabalıkların yetişmesinde bir plankton sorunu oluştu. Sonrasında yeni arayışlara girildi ve Karadeniz’i keşfettiler. Şu an da Türkiye’den Japonya’ya çok yoğun bir şekilde balık ithalatı var.
Japonya nasıl bir iş disiplinine sahiptir? Japonya ile iş
yapmanın zorlukları var mıdır?
Japonlarla yapılacak işlerdeki en büyük sıkıntılardan bir tanesi Japonların mantalite yapısıdır. Çalışma sistemlerinde yavaş işleyen, %0 riski bile hesaplayan ve onun çözümünü dahi hesaplayan bir iş planı oluşturmak var. Bu Japonlarla iş yapmakta en zorlanılan iştir. Bu yapılardan kaynaklı olarak Türkler, Japonlarla iş yapmak istemiyor. Mal ithalatında Japonya; konteyner mal almıyor. Seni önce mal alan alternatiflerinden birisi yapıyor ticaret yaptıkça, verilen sözler tutuldukça ana alternatiflerden birisi yapıyor. Temel felsefe olarak Japonların iş ahlakını, mantalitesi Türklerin kabul etmesi lazım. Sabırlı olmam lazım, söylenilen sözleri yerinde tutmam lazım. Japonlarda bunları gördükten sonra daha ucuz bir müşteri bulduklarında bile seni silmez sonuna kadar seninle devam eder. Japon için önemli olan istikrardır. Japon, Japon’dan başkasına güvenmiyor. Şirket kurulacağı zaman dahi ortağını Japon ortak istiyor. Sebebi ise, Japonların uzun vadeli iş yapmak istemeleridir. 2008-2018 yılları arasında Tokyo’da patronu yabancı olan şirketlerin yüzde kaçı hayatta kalmış ve iş yapmaya devam etmiş diye baktığımızda sadece %8’i ayakta kalmış, geri kalanı ise kapanmış. İşte bu durumun temel sebebi ise “güvendir.” Birine karar verdiklerinde onunla ömür boyu iş yapmaya devam etmek istiyorlar.
JAPONLARIN POLİTAKALARI DÜRÜSTLÜK
İkincide Japon söz verdiği zaman ve sorun oluştuğu zaman bunun arkasında duruyor. Mesela size bir ürün verilecek ama bunun termin süresi gecikti, bu geciken termin süresinden oluşabilecek sorun veya zararı direk firma öder. Türkler de bu yapıda ve mantalitede olduğundan Japonlarla iş yapar. Ticari hayat bu, her zaman sorun çıkabilir ama bu soruna hemen çözüm yoluyla yaklaştığınız zaman Japonlar sizi dürüst bir partner olarak görüyor. Bununda politikası bizimki gibi dürüstlük. Problem olursa da sorun çıkarsa da bir şekilde çözülür gözü ile bakıyorlar. Bunu iş hayatında benimseyen kişiler Japonya’da başarılı olurlar. Japonya dünyanın şu an dördüncü büyük ülkesidir. 5 çalışan ile rahatça 5 milyon dolar ciro yapabilirsiniz. Japonya, paranın olduğu, para kazanılacak ve yatırımın size döneceği bir ülke. Japon şirketlerinde aşırı derecede para var.
Türk yatırımcı olarak, “Japonya’da iş yapacağım, yatırım yapıp hemen dönüş almayacağım, uzun süre bekleyeceğim, bu ülkenin kurallarına uyacağım, sistematik ve dürüst olacağım” diyorsanız sonrasında mutlaka karşılığını alırsınız. Japonya’da büyük bir yatırım yapılmamasının temel bir sıkıntısı da aslında güzel bir hikâyenin olmamasıdır. Türkiye’den gelmiş büyük bir şirketin Japonya’da yatırım yapıp kazanamamasının temel sebeplerinden bir tanesi yapıya uymamak ve kısa zamanda dönüş beklemek.
Japonya kısa zamanda dönüş alınabilecek bir ülke değil. Sabırlı, istikrarlı olunursa dönüş alınır. Japonya da saati kuruyorsunuz ve her şey zamanında oluyor.
Türkiye’nin Japonya’da nasıl bir algısı var?
Türkiye’nin Japonya’daki algısına baktığımızda Türkiye’nin potansiyelinin ve artılarının gösterilmesinin reklamının eksikliği var Japonya’da. Japonya’da Avrupa Zeytinyağı Derneği yüzden fazla etkinlik yapılıyor ama yansıtılmıyor. Maalesef, Türkiye’nin potansiyel ve güçlü olduğu sektörlerin anlatıldığı etkinliklerin çalışmaları da oldukça azdır.
Ticaret Odası olarak 2024 yılında 100. yıl etkinlikleri çerçevesinde Türkiye festivali düzenleyeceğiz. Japonya’da Türklerin en fazla güçlü olduğu sektör, inşaat sektörüdür. Biz bununla ilgili hem Tokyo’da hem Türklerin yoğun olduğu Nagoya’da Ticaret Odaları ile beraber türlü etkinlikler yapacağız.
Ülkemizde olan ticari faaliyetleri yapan üyelerimizi kalkındırmak, onların sorunlarını çözmek Japonya’ya yeni gelen firmalara yol gösterici olmak, Japonya’nın Türkiye’ye bakışı açısından bilgileri edinmek ve onlara Türkiye’ye giderken katalizör görevi görmek istiyoruz.